Birleşiğin
en küçük parçasın oluşturan ve en az iki atomun birleşmesinden meydana gelen
kararlı yapı moleküldür. Moleküldeki atomları bir arada tutan kuvvet ise kimyasal bağlardır.
Atomları Bir Arada Tutan Kuvvet
Atomun
en ilginç karakteristik özelliği, bileşik oluşturmak için öteki atomlarla bağ
yapma ve birleşme özelliğidir. Dalton: bileşik atomların birleşmesi sonucu
oluştukları keşfetmiş, ancak atomların birbirine nasıl bağlandıklarını
açıklayamamıştır. Günümüzde elementlerin aynı tür atomlardan, bileşiklerin ise
farklı tür atomlardan oluştuklarını ve bileşiklerin, kendini oluşturduğu
elementlerden farklı özellikle gösterdiklerini biliyoruz.
Örneğin;
sodyum ve klor atomlarından oluşan yemek tuzunun özellikleri, onu oluşturan
sodyum ve klor elementinin özelliklerinden oldukça farklıdır. Ayrıca yemek
tuzunun özellikleri; karbon, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşan çay
şekerinin özelliklerinden de farklılık gösterir. Ancak yemek tuzu ile çay
şekeri katı ve kristal yapılı olmak gibi kısmet benzer olan özellikleri de
gösterebilir. Her iki bileşiğin temelde farklı olan kristal yapılarında atomlar
çok düzeli bir şekilde birbirine bağlanarak kristal örgü içerisinde belirli bir
konum alır. Bu maddeler, dışarıdan bir etki yapmadığı sürece seçim ve
hacimlerini korur. Bu durum, her iki maddenin örgü yapısında atomların belli
konumda kalıyor olmasından kaynaklanır. Eğer bu iki madde ayrı ayrı ısıtılırsa,
çay şekeri düşük sıcaklıkta erir ve geride karbon bırakarak bozulur. Yemek tuzu
ise yüksek sıcaklıkta (801oC’ta) eriyerek sıvı hale geçer.
Dışarıdan
verilen ısı enerjisiyle, bir zorlama sonucu, bu katılardaki düzenli örgü
yapısının bozulması, atomları belirli bir örgü düzeninde bir arada tutan
atomlar arası kuvvetlerin varlığını gösterir. Hatta, her iki maddede örgü
yapısının farklı sıcaklıklarda bozulması, farklı katı maddelerdeki atomlar
arası çekim kuvvetlerinin büyüklüklerinin de farklı olduğu açıklar. Bir başka
ifade ile çay şekerinin kristal yapısına neden olan atomlar arası etkileşmeler,
yemek tuzundakine göre daha zayıftır.
Yukarıda
belirttiğimiz gibi yemek tuzu, iki farklı elementten, çay şekeri üç farklı
elementten oluşur. Ancak her iki maddede örgü düzenlerini sağlayan kuvvetler,
yani atomlar arası etkileşme kuvvetleri çok farklıdır.
Bununla
beraber farklı tür ve sayıda atom, aralarında farklı kuvvetlerdeki
etkileşimlerle birbirine sıkı biçimde bağlanarak belirli kümeler oluşturur.
Aynı ya
da farklı cinsten atomların kuvvetli etkileşimlere kümeler halinde bir arada
tutulmalarını sağlayan kuvvetlere kimyasal bağ denir.
Yüksek
sıcaklıkta hidrojene atom halinde rastlanır. Ancak normal şartlarda hidrojen
gazı, H2 formülü ile
gösterilen iki atomlu kümler halindedir. Bunun nedeni, yüksek enerjili ve
kararsız olan hidrojen atomlarının daha az enerji ve kararlı olan H2 kümeleri haline geçme
eğilimidir. Bu eğilimin sonucu olarak, hidrojen atomları aralarında bağ yaparak H2
kümelerini oluşturur ve dışarıya bir miktar enerji verir.böylece
hidrojen atomları daha az enerji ve kararlı hale geçer.
H(g) + H(g) à
H2(g) + 432,6 kJ
Atomlar
bağ yaparken açığa çıkan enerji, bu bağları kopararak molekülü atomlarına
ayırmak için verilmesi gereken enerjiye eşittir. Bu enerjiye kimyasal
bağ enerjisi denir.
Bir
molekülde bağ enerjilerinin toplamının büyüklüğü, molekülün kararlılığının bir
ölçüsüdür.
Kimyasal
bağlarla bir arada duran bir atomlar kümesinin fiziksel ve kimyasal
özellikleri, onu oluşturan her tür atomunkinden çok farklıdır. Kaldı ki bu
özellikler o kümeye has ayırt edici özelliklerdir. Örneğin: canlılığın bir
parçası olan su bileşiği, iki hidrojen ve bir oksijen atomunun bir araya
gelmesinden oluşur. Hidrojen renksiz, kokusuz ve yanıcı bir gazdır. Oksijen ise
yine renksiz, kokusuz ve yakıcı bir gazdır. İki hidrojen ve bir oksijen
atomunun bir araya gelerek kuvvetli etkileşimlerle oluşturduğu su kümesi, oda
sıcaklığında sıvı bir maddedir. Yanıcı yada yakıcı bir gazdır. Normal
koşullarda su : 0oC’ ta donan, 100oC ta kaynayan bir
maddedir. Bu özellikler suyun ayırt edici özellikleridir.
Asal gaz
atomlarının değerlik orbitalleri, tamamen elektronlarla dolu ve değerlik
elektronları çekirdeğe eşit uzaklıktadır. Bu durumda , asal gaz atomları
küresel simetrik olup iyonlaşma enerjileri oldukça yüksektir. Bu yüzden asal
gaz atomlarından elektron koparmak zordur. Ayrıca asal gaz atomlarının değerlik
orbitalleri dolu olduğundan dışarıdan elektron alamaz. Bu durum, asal gaz
atomlarına en az enerjili ve kararlı yapı sağlar. Diğer elemen atomları ise
aralarında elektron alış verişi yaparak ya da elektron ortaklığı kuran elektron
dizilişlerini asal gazların elektron dizilişine benzetir. Böylece bu atomlar daha az enerjili, daha kararlı, nötr
kümler haline gelir. Atomların elektron alış verişi ya da elektron ortaklığı yoluyla
elektron dizilişlerini 1s2 elektron dağılımlı He asal gazı elektron
dizilişine benzetmelerine dublete varma denir. Elektron
dizilişlerini ns2 ns6 (n, herhangi bir enerji düzeyi
numarasıdır.) elektron dizilişli Ne, Ar gibi asal gazların elektron
dizilişlerine benzetmelerine ise oktete varma denir.
Atomların
oktetlerini tamamlamaları için iki temel yol geçerlidir. Birinci yol, elektron
kazanma veya kaybetme, ikinci yol ise elektronlarını paylaşmaktır. Atomlar,
asal gaz yapısına ulaşmak için iki yoldan birini seçer. Bu farklı seçim sonucu
atomlar iyonik ya da kovalent bağ yaparak kararlı yapı oluşturur. Kimyasal bağ
oluşumunun gerçekleşmesinde iki temel faktör söz konusudur.
1.
Atomların
asal gaz yapısına ulaşabilme çabaları,
2.
Karşıt
yüklerin birbirlerini çekmesi.
Elektron – Nokta
Yapısı (Lewis Yapısı)
Levis
simgesi, iç orbital elektronları ve çekirdeği gösteren bir simge ile değerlik
elektronlarını gösteren noktalardan oluşur. Amerikalı bilim adamı, G.N.
Lewis’in ( Levis ) adı verilen bu simgelerde her elektron bir nokta ile
belirtildiğinden elektron – nokta simgeleri olarak da bilinir. Bir elementin
elektron – nokta yapısı elementin sembolü etrafına değerlik elektronu kadar
nokta koyarak yazılır. Aşağıda ikinci sıra elementlerinin elektron nokta
yapıları tablo 1’da gösterilmiştir.
TABLO 1
:İkinci Sıra Elementlerin Elektron -
Nokta Yapısı (Lewis Simgeleri)

1. İyonik Bağ
Periyodik
cetvelin sonunda bulunan metaller ile periyodik cetvelin sağında bulunan
ametaller bir araya geldiklerinde, aralarında elektron aktarımı olur. Çünkü
metallerin iyonlaşma enerji düşük olduğundan, en dış kabuklarında bulunan
değerlik elektronları kolaylıkla verir. Böylece elektron dizilişleri soy
gazların elektron dizilişlerine benzer. Bu arada pozitif yüklü iyonlar
(katyonlar) oluşur. Her bir metalin oluşturduğu iyonun yükü, verebileceği
değerlik elektronu sayı ile sınırlıdır (tablo 2). Örneğin periyodik cetvelde 1a
grubunda yer alan soydun metalinin değerlik elektron sayısı bir, bileşiklerde
iyon yükü +1’dir.
TABLO 2
:IA,IIA ve IIIA Grubu Elementlerin Değerlik Elektronları ve İyon Yükleri
Grubu
|
En dış kabuktaki degerlik
elektronlarının dizilişi
|
Değerlik elektron sayısı
|
Verebileceği elektron sayısı
|
İyon
yükü
|
İyon örneği
|
IA
|
ns1
|
1
|
1
|
+1
|
Na+
|
IIA
|
ns2
|
2
|
2
|
+2
|
Ca+2
|
IIIA
|
ns2np1
|
3
|
3
|
+3
|
Al+3
|
Diğer yandan, elektron ilgisi yüksek
olan ametaller, atomların en dış kabuklarına elektron alarak elektron
dizilişlerini soy gazlara benzetir. Bu arada negatif yüklü iyonlar (anyonlar)
oluşur. Her bir ametalin oluşturabileceği iyon yükü, değerlik orbitallerindeki
eksi elektronlar yerine alabileceğin elektron sayısı kadardır (tablo 3).
Örneğin; periyodik cetvelin 2. periyot VIA grubunda yer alan oksijen atomunun
değerlik elektron sayısı 6’dır. Değerlik orbitallerde bulunması gereken
elektron sayısı 8’dir. Oksijen atomu oktetini sağlamak üzere dışarıdan 2
elektron almalı -2 yüklü iyon oluşturmalıdır. Sıkça karşılaştığımız anyonların
bazıları ; flüorür (F-), klorür (C-), sülfür (O-2) ve nitrür (N-3) dür.
TABLO 3
:VA; VIA ve VIIA Grubu Elementlerin
Değerlik Elektronları ve İyon Yükleri
Grubu
|
En dış kabuktaki degerlik
elektronlarının dizilişi
|
Değerlik elektron sayısı
|
Verebileceği elektron sayısı
|
İyon
yükü
|
İyon örneği
|
VA
|
ns2np3
|
5
|
3
|
-3
|
N-3
|
VIA
|
ns2np4
|
6
|
2
|
-2
|
O-2
|
VIIIA
|
ns2np5
|
7
|
1
|
-1
|
Cl-
|
Bir
atomdan elektron kopartılabilmesi, belirli bir enerjinin (iyonlaşma
enerjisinin) elektron koparılacak atom tarafından alınmasını gerektirir.
Gerekli iyonlaşma enerjisinin sağlanabileceği durumlarda, bir atomdan
elektronlar kopartılarak diğer atomun orbitallerine aktarılabilir. Elektron
kaybeden atom pozitif iyon (katyon), elektron alan atom negatif iyon (anyon )
haline geçer. İyonik bağ, zıt yüklü bu iyonlar arasındaki elektrostatik çekme
kuvveti sonucu oluşur.
Katyon
ve anyonlar arasındaki elektrostatik çekim kuvvetiyle açıklanabilen kimyasal
bağlara iyonik bağ denir. Bu tür bağları içeren bileşiklere ise iyonik
yapılı bileşikler denir.
Metal ve
ametal atomları arasında oluşan iyonik yapılı bileşiklerden bazıları; kalsiyum
oksit (CaO), magnezyum klorür (MgCl2), sodyum nitrür (Na3N),
potasyum sülfür (K2S)dür.
NaCl bileşiğinde iyonik
bağ oluşumu :
11Na elektron dizilişi : 1s2
2s2 2p6 3s1
17Cl elektron dizilişi : 1s2 2s2
2p6 3s2 3p5 şeklindedir.
Na
elementinin iyonlaşma enerjisi ve elektron ilgisi küçüktür. 3s orbitalindeki
bir tane değerlik elektronunu kolaylıkla vererek elektron dizilişini, 1s2
2p2 2p6 şeklinde 10Ne asal gaz elektron
dizilişine benzeterek oktete varır. Na+ haline gelir.
Na (1s22s22p63s1)
à
Na+(1s22s22p6) +e-
İyonlaşma
enerjisi ve elektron ilgisi büyük olan Cl is Na atomundan ayrılan bir elektronu
alarak elektron dizilişini 1s22s22p63s23p6
şekline sokar. Cl- iyonu haline gelerek 18Ar
asal gazının elektron dizilişine (oktete) ulaşır.
Cl (1s22s22p63s23p5)
+e-à
Cl-(1s22s22p63s23p6)
Farklı
yüklere sahip Na+ ve Cl- iyonları Coulomb (Kulon) kanunu gereği
birbirini elektrostatik çekim kuvvetleriyle çekerek iyonik bağ oluşturur. Bu
iyonlar dışarıya enerji vererek iyonik NaCl bileşiğini meydana getirir.
NaCl’ün
Lewis yapısı aşağıdaki gibidir.

İyonik bağlı bileşiklerde, her anyon
ve katyon, çevresindeki zıt yüklü anyon ya da katyonu elektrostatik çekim
kuvvetleriyle çeker. Bu şekilde uzayın her doğrultusunda iyonlar arasındaki
enerjinin en az olacağı bir sıralama ile çok sayıda iyonun bir arada bulunduğu
örgü yapısı oluşur. İyonların bu üzgün örgü yapısı oluşur. İyonların bu düzgün
örgü yapısına iyonik kristal denir.
İyonik bileşikler normal şartlarda katı hâlde
bulunur. Katı hâldeki iyonik
bileşiklerde çok sayıda anyon ve kalyonun
düzenli bir biçimde kristal içinde yer alır. Katılarda kristal
örgü yapısı nedeniyle bileşik formülü, maddedeki farklı atomların oranlarını yansıtan en
basit bir birimdir. Bu birime bileşik
formülü denir.
Buna göre sodyum klorür için kullandığımız
NaCl formülü bu maddenin en basit formülüdür. Bu formül sodyum klorür
bileşiğinde, sodyum iyonlarının sayısının klorür iyonlarının sayısına eşit
olduğunu gösterir.
İyonik bir bileşik olan magnezyum
klorürün formülü, MgCl2, şeklindedir. Bu formül, magnezyum klorür bileşiği için
en basit formüldür. MgCl2
formülü, bileşikle, magnezyum iyonları ile bu iyonların daima iki katı
kadar
klorür iyonlarının bulunması gerektiğini gösterir.
İyonik
bileşiklerde katyon ve anyonların sayıları arasında daima sabit bir oran
vardır. Bu oran, iyonik bileşiğin miktarına
bağlı değildir. Söz gelimi magnezyum klorür bileşiğinde klorür iyonlarının magnezyum iyonlarına oranı ikidir.
Günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız ve
kendilerini oluşturan elementlerden çok farklı fiziksel ve kimyasal
özellik taşıyan bazı iyonik bileşikler; yemek tuzu (NaCl), cehennem taşı (AgNO3),
çamaşır sodası (Na2CO3), şap [Al2(SO4)3], güherçile (KNO3), göztaşı (CuSO4), demir pası (Fe2O3)
ve nışadırdır (NH4CI).
2. Kovalent Bağ
Kimyasal bağların oluşumunda, atomların elektron alıp vermeleri veya karşılıklı elektron ortaklığı kurmaları gerekliğine
işaret etmiştik.
İyonlaşma enerjileri çok yüksek ve elektron ilgileri
birbirine çok yakın olan atomların veya aynı cins
atomların elektron alış verişi sonucu
bağ yapmaları çok zordur. Bu atomlar, kararlı bir yapı oluşturmak için daha kolay bir
yol olarak en dış kabuklarındaki
elektronları aralarında karşılıklı
ortak kullanmayı tercih eder. Bazı bileşiklerde
atomları bir arada tutan kuvvet, her atomun en dış kabuğundaki
elektronların ortaklaşa kullanılması sonucu doğar.
Atomların karşılıklı olarak
birbirlerinin elektronlarını ortak kullanmalarıyla oluşan bağa Kovalent bağ denir.
Kovalent bağlarda bağlayıcı kuvvet, ortak kullanılan elektronların her iki atomun çekirdeği tarafından çekilme kuvvetleridir. Bağın kararlılığı ise bu çekme kuvvetleri ile
çekme kuvvetleri sonucu açığa çıkan enerjiden dolayı kovalent bağlı atom çiftinin enerjilerinin azalmasıdır.
Kovalent bağ genellikle ametal-ametal arasında oluşan
bileşiklerde görülür. Örneğin; su (H2O), karbondioksit (CO2),
amonyak (NH3) ametal atomlarının birbirine kovalent bağlarla
bağlandığı bileşiklerdir.
Aynı ya da farklı cins, belirli sayıda atomun kovalent
bağlarla oluşturduğu en küçük birime molekül
denir. Bir molekülde bulunan her türdeki atom sayıları
belirlidir ve bu sayılar molekül formülüyle gösterilir. Molekül formülü,
maddenin bir molekülünde bulunan her bir elementin atom sayısını gösterir.
Örneğin; her bir molekülünde 2 hidrojen ve l oksijen atomu içerdiği bilinen su
bileşiğinin molekül formülü, H2O'dur.
Molekül yapılı bileşiklerde temel birim olan molekül,
tek başına da kararlıdır. Örneğin; su molekülünün (H2O)
gaz halindeki kimyasal özellikleri, sıvı ya da katı hâldeki kimyasal
özellikleriyle aynıdır. O hâlde molekül birimi maddenin tüm hâllerinde tek
başına kararlı olmalıdır.
Kimyasal bağların pek çoğunun oluşumunda, elektronların
bir atomdan diğerine aktarılması tam gerçekleşmiş kabul edilmez.
Örneğin; iki hidrojen atomundan meydana gelen H2 molekülünde,
hidrojen atomlarından birinin elektron vermesi, diğerinin bu
elektronu alması mantığa aykırı düşer. Çünkü, elektron ilgisi ve iyonlaşma enerjisi
her hidrojen atomunda aynıdır. Bu-durumda hidrojen atomları
arasında elektron alış verişi söz konusu değildir. Elektronlar, hidrojen atomları arasında ortaklaşa kullanılır
ve kovalent bağ meydana gelir.
1H atomunun elektron dağılımı, 1s1 şeklindedir. Yani hidrojen atomunun 1s orbitalinde tek bir elektronu
vardır ve 1s1 değerlik orbitali yan doludur. Pauli dışarılama
prensibine göre, bir orbitalde zıt spinli (dönüşlü) olmak şanıyla en fazla iki elektron bulunmalıdır. Bu
durumda iki hidrojen atomu, 1s orbitallerini doldurabilmek üzere karşılıklı birer elektronlarını ortaklayarak
(eşleyerek) elektron sistemlerini 2He asal gazı elektron sistemine benzetmeli ve dublete varabilmelidir. Bu olay,
elektron-nokta yapısında (Lewis yapısı) Şekil l.a'daki gibi gösterilir. Hidrojen atomları aralarında, H2
formülüyle gösterilen hidrojen molekülünü oluşturur (Şekil 1.b).

a. H2
molekülünde kovalent bağlamanın elektron-nokta yapısı ve tek bağ oluşumu

b. Hidrojenin molekül modeli
Hidrojen molekülünde iki atom çekirdeği tarafından ortak kullanılan
ve çekilen elektron çifti, bir kovalent bağı temsil eder. Bu bağ H — H şeklinde de ifade
edilebilir.
Oksijen atomunun (80) elektron dizilişi, 1s2 2s2 2p3x 2p1y 2p1z şeklindedir. Oksijen
atomunun p y ve pz değerlik orbitalleri yarı doludur ve bu orbitallerde eşlenmemiş elektron
sayısı 2 tanedir. İki oksijen atomu, eşlenmemiş ikişer elektronu karşılıklı olarak eşleyerek kendi aralarında iki
kovalent bağ oluşturur. İki atom arasındaki kurulan iki kovalent bağ, çift bağ olarak adlandırılır (Şekil
2.a). Oksijen atomları aralarında. O2 formülüyle gösterilen oksijen molekülünü oluşturur (Şekil
2.b).

Yine, elektron dağılımı, 7N:
1s2 2s2 2p1x 2p1y
2p1z şeklimle olan
azot atomları değerlik orbitallerinde eşlenmemiş elektron
sayısı 3'tür. O hâlde, iki azot atomu, karşılıklı üçer elektronlarını
ortaklayarak kendi aralarında üç kovalent bağ oluşturur. İki atom
arasında kurulan üç kovalent bağ, üçlü bağ olarak adlandırılır (Şekil 3.a). Azot atomları aralarında, N2
formülüyle gösterilen azot molekülünü oluşturur (Şekil 3.b).

Yukarıda örnek
verdiğimiz hidrojen, oksijen ve azot atomlarının gerek kendi aralarında,
gerekse başkaca atomlarla yapmaları gereken kovalent bağ sayısı; hidrojen atomu
için l. oksijen atomu için 2 ve
azot atomu için 3 tanedir. Çünkü,
bir atomun oluşturabileceği kovalent bağ sayısı, o atomun elektron dizilişi ile
ilgilidir. Bir atomun oluşturabileceği kovalent bağ
sayısı, değerlik orbitallerindeki eşlenmemiş elektron sayısı kadardır.
Hidrojen Flüorürün Kovalent Bağ
Yapısı
Hidrojen ve flüor atomlarının
elektron dizilişi şöyledir:
1H : 1s1 ,
9f : 1s2 2s2 2p2x
2p2y 2p1z
Bu elektron
dizilişine göre hidrojen ve flüor atomlarının değerlik orbitallerinde birer
tane eşlenmemiş elektron vardır.
Bu nedenle hidrojen ve flüor atomlarının yapabileceği bağ sayısı birer tanedir.
Kaldı ki hidrojen atomunun dubletini
tamamlayabilmesi için l elektrona, flüor atomunun oktetini tamamlayabilmesi
için l elektrona ihtiyacı vardır. Hidrojen ve flüor atomları karşılıklı birer
elektronlarını ortaklaşa kullanarak değerlik orbitallerini doldurur ve eşlenmemiş elektronlarını
eşleyerek aralarında bir kovalent bağ oluşturur (Şekil 4.a). H ve F atomları arasında. HF formülüyle gösterilen
hidrojen flüorür molekülünü oluşturur (Şekil 4 .b)

Su molekülünün Kovalent Bağ yapısı
Hidrojen ve oksijen atomlarının elektron dizilişi şöyledir:
1H: 1s1 , 8O : 1s2 2s2
2p2x 2p1y 2p1z
Hidrojen atomunun değerlik
orbitallerinde eşlenmemiş elektron sayısı l, oksijen atomunun 2 tanedir. Dolayısıyla
hidrojen atomunun yapacağı kovalent bağ sayısı 1, oksijen atomunun 2 tanedir.
Bu duruma göre bir oksijen atomu, iki
hidrojen atomuyla birer kovalent bağ yaparak oktete, hidrojen atomları ise
dublete vararak H3O formülüyle
gösterdiğimiz su molekülünü oluşturmaktadır (Şekil 5.a. b).

Azot
triklorürür Kovalent Bağ Yapısı
Azot triklorürün Kovalent Bağ Yapısı
Azot ve klor atomlarının elektron dizilişi şöyledir:
7N: lS22s:2p'x2py2P'2 , ,,CI:
ls:2sj 2p"3s2 3P\ 3PJy
3p'z